Cepkolik

Baba ile İlgili Sözler 2023

Sizlere en özel ve ilgi çekici Baba İle İlgili Sözler yazısını derledik. Baba demek sadece bir harçlık makinesi, eve yiyecek taşıyan bir hizmetçi demek değildir! Baba tıpkı bir ağaç kovuğu gibidir. Çünkü çocuklar her zaman oraya sığınır ve kendilerini orada güvenli hisseder. Geçmişten gelen gelenek ve öğütlerle babanın önemini anlatan cümlelere; babalar için güzel sözlerle başlıyoruz.

Baba İle İlgili Sözler

baba

Listemize babaya söylenecek, zaman zaman onun içini ısıtacak sözlerle devam ediyoruz.

Baba İle İlgili Güzel Sözler

Çocuklar için rol model olan babalar için güzel sözler arıyorsanız baba oğul sözlerine de göz atmalısınız. Listemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ayrıca listenin devamında daha derin sözler bulacağınıza inanıyoruz.

En Hoş Baba Sözleri

Baba ile ilgili kısa sözleri sizin için seçtik. Eğer siz de kısa ve öz sözleri seviyorsanız bu kısım size göre.

Baba İle İlgili Kısa Sözler

Bu yıl babanız için güzel söz arıyor ve en özeli olsun istiyorsanız bu yazı tam size göre. İnanıyoruz ki bu sayfada yer alan en güzel baba sözleri evimizin direği olan babalarımızı mutlu edecektir. Nitekim onlar mutlu olmayı hakeden insanlar…

Babaya Güzel Sözler

Baba İle İlgili Etkileyici Sözler

Baba İle İlgili En Güzel Şiirler

Babanıza sevginizi anlatabileceğiniz, yüreğinizi ısıtan birkaç şiir eklemek istedik.

Babadan Oğula – Necip Fazıl Kısakürek

Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti.

Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kim bilir ve hatta;

Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde…

Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim – Can Yücel

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardanbitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla- Ha düştü, ha düşecek…
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldimi de gidici hep, hepp acele işi! ..
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber etti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a.
Bir helallaşmak ister elbet, diğ’mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu.
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin.
Daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? – Cemal Süreya

Sizin hiç babanız öldümü
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum

Siz hiç hamama gittiniz mi
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gök yüzü vardı yuvarlak
Şöylemesine maviydi kör oldum

Bir Baba İçin – Ahmet Erhan

Odamın ışığı yanıyor bütün gece
Ellerimi dizlerime koyup, ikibüklüm
Bir olağandışılık arayarak
Gördüğüm, duyduğum her şeyde
Öylece oturuyorum;
Güneş parmaklarını sürünceye dek
Koyu bir karanlığa
Bulanmış pencereme…

Bir gece kelebeği
Dolanıyor lambanın çevresinde
Usuldan bir rüzgar esiyor
Yaşlı incir ağacının dallarına yürüyen
Sütün sesini duyabiliyorum
Deniz az uzakta
İç geçiriyor boyuna

Seninle konuşurduk baba
Böyle gecelerde, iki bilge gibi
Karşılıklı bakışarak
Bazı şeyleri kavrayamasam da, dinlerdim
Belki sen de yeni bir şeyler bulurdun geçmişte
O dupduru yüreğini, yılların
Unutulmuş sularına bırakarak.

İşte, bir minder daha koydum yanıma
Henüz sıcak
Sanki yeni kalkmışsın üstünden
Terliklerin şuracıkta, getireyim
Çayı da ocağa koyarım istersen.

Annemse haber bekliyor ruhlardan
Namaz kılarak, tesbih çekerek
Sen olsan
Gülerdin bıyık altından

Ben gülemiyorum baba!
Ama bir insanı yüreğinde duymak için
Araya bazı kurallar koymaya ne gerek var
Anlayamıyorum, eğilip kalkmaya
Dualar okumaya?

Benim Babam – Fatih Kısaparmak

Bu adam benim babam
Sekiz köşe kasketiyle
Omuzunda sekosuyla hey!
Cebinde yok parası
Bafra’dır cigarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş
Bir işçi maaşıyla
Bu adam benim babam hey!

Bu adam benim babam
Derdi dağlardan büyük
Çaresiz (biçare), beli bükük hey!
Bir gün olsun gülmemiş
Rahat nedir bilmemiş
Gözyaşını silmemiş
Bir lokma ekmek için
Kimseye eğilmemiş
Bu adam benim babam hey!

Benim babam mert adamdı
Mangal gibi yüreği
Yufka gibi kalbi vardı
Hayatım boyunca o’na özendim
Fedakardı
Bir dikili ağacı olmadı belki
Ama kendisi
Onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
Üstümdeki kol kanat
Sırtımı yasladığım dağ gibiydi
Ben babamın oğluyum
Tepeden tırnağa Anadolu’yum…

Baba Evi – Ercüment Behzat Lav

Yılda bir yüzümü görürdü ev halkı
Hatırlarım beni
Uykumda sevdiğini annemin
Hele büyük annem
Aldırmazdım yoldan geçerdi de
Beni gözleriyle öperdi bakıp arkamdan

Kışın
Cama burnunu dayayarak uyuduğu geceler
Sayısızdı kız kardeşimin beni beklerken

Köşe minderinde okur
Mevlâna’yı Hayyam’ı
Ve yalnız düşünürdü büyük babam
Büyük Annem de
Tersler azarlar halayıklarını
Allahı kandırırdı beş vakit namazında

Nil’e resmini gösterecekler bir gün
O hatırlamıyacak
Yanağını yanağına dayadığı adamı bebekken
Nitekim ben de
Hiç tanımam kucağındaki çocuğu şu adamın
Derler ki o çocuk benmişim
O beyaz sakallı asker de büyükbabam

Babam Hasan Sıtkı
Hem asker
Hem şairdi
912’de toprağa girdi

Ne mutlu babama ki
Beni görmeden öldü
Geceleri yıldızları sayan
Uykusunda mısralar
Sayıklayan beni

Meçhul Çocukların El İşi Vazifesi – Fazıl Hüsnü Dağlarca

Masallar ve rüyaler gibi kalpler kesmiştim,
El işi kâğıtlarının birçok rengiyle.
Renklerin arasındaki sevgiyi anlayarak
Yapacaktım onlardan bir aile.

Birbirlerinden sonra çok güzel oldular,
Ellerim yanıyordu değdikçe onlara.
Kalpler, parlak, güzel ve bin hülyaya doğru,
Kalpler, yaşar gibi, rabbim ne manzara.

Ve nihayet dirseğimle dürttüm,
Çağırdım kardeşimi saadetime kadar.
O baktı ve hepsi baktı hayretle,
Kitapları terkedip hülyama karıştılar.

Artık el işi kâğıtları fazla mı parlıyordu,
Kalplerin zarif şekli daha mı incelmişti ne.
Annem bile çevirmişti başını,
Ilık odamızın bu tuhaf sessizliğine.

Ve babam birdenbire hissetti
Gözlüğünün üstünden süzdü halimizi.
Kızıyor gibiydi kitaplar bırakılmış,
Bana işaret verdi ablamın dizi.

Mavi damarları çıkmış kocaman elini,
Uzattı babam bize doğru gülerek.
Aldı defterimi ve seyretti tatlıca,
Başını sallarken dedi: güzel gerçek.

Fakat düşmüş bir tanesi, diye devam etti,
O zaman biz güldük yaramaz ve çılgın.
Beyaz kalbi görmemişti ne tuhaf,
Hayretimiz ve neşemiz üstündeydi hayatın.

Ve birgün bana baban öldü dediler,
Hissederken renkleriyle nasibim olan yurdu.
O el işini hatırladım, ağlayarak,
Acaba onlar da mı beyaz kalbi görmüyordu!

Baba – Rıfat Ilgaz

Küçük işler peşinde harcadın
altmış üç yılını
mum sattın, kürek çektin
kul oldun sonunda bir kapıya
çıkarı olduğu halde işinin
kaplarını doldurmadın vaktinde
sessiz sedasız göçtün aramızdan

ne ölümün geçti gazeteye
ne dokuz göbek soyun
kötü mü olurdu
beş on para ayırsaydın bir kenara
kara günler için
hiç olmazsa başımızı sokacak
iki göz bir ev bıraksaydın
sokakta kalmış değiliz
adını herkese hatırlatacak
bir dikili çöpün bile yok yeryüzünde
mezar taşından gayrı
büsbütün unutulup gideceksin

seni üç aydan üç aya hatırlatan
elimizdeki cüzdanda olmasa
bizi ukardan konuşturacak
ne ham bıraktın, ne hamam
iki karışlık arsa da kalmadı
yangın yerinde
borcun bile yoktu ödenmeyecek kadar
neyinle övüneyim
şöyle böyle bir memurdun
kolculuktan yetişme
kimlerin yanında lafını edeyim.

Babam İçin – Sabahattin Ali

“Allahım!.. İşte bugün,
Şu zavallı ömrümün
En matemli bir günü.

Elim böğrümde kaldım,
Ben bugün haber aldım:
Babamın öldüğünü.

Bitti hayatın tadı,
Bu haber bırakmadı,
Dudağımda tebessüm.

Kalbim oyuldu yer yer,
Aman Yarabbi, meğer
Ne acıklı imiş ölüm”

Ağlamalar – Hasan Hüseyin Korkmazgil

Gördüm babaların ağlamasını
Dalları düğüm düğüm
Gövdesi kahve falı
Bir zeytin ağacını köklemek var ya

Sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
Kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye
Acısı duymak var ya kopmanın

Babaların ağlaması işte o
Babaların ağlaması öyle zor

Exit mobile version